Perşembe, Eylül 28, 2006

ÇOK ÜZGÜNÜM

Yaaaaa, işte...
Vakit geliyor yavaş yavaş.

Başka bir boyuttan olan biteni seyrediyorum gibi gelmişti. Sanki yapmam gerekenleri yapıyorum şuursuzca.
O kadar üzgündüm ki, onların varlığı yokluğu umurumda değildi.
Mavi koltuklarım, bulaşık makinam, mavi tül perdelerim...
Evimle vedalaştığımda, onlara bakarken tek düşündüğüm, her birine sahip olmak için harcadığımız emekti, yaşadığımız güzel telaştı.
Koltukların kumaşını seçmek için teptiğimiz sokaklardı.
Gardırobumun çekmecelerini, raflarını tek tek düşünüp, hesaplayıp ve de çizip, mobilyacıya gururla verdiğim kağıttı.
Yatağımızın çok özel olması için karıştırdığım dergilerdi.
Evim için aldığım yarısı sarı, yarısı mor ilk yemek takımlarıydı.
Her zaman gittiğimiz restoranda bize hediye edilen bir çift bira bardağıydı.
Daha küçücük sevgililerken, evlenmek gibi bir düşüncemiz yokken, annemin baskılarıyla 'çeyiz olsun' diye utana sıkıla aldığım renkli renkli nevresim takımlarıydı.
Tekini, o daha öğrenciyken, Eskişehir'de ev tuttuklarında hediye ettiğim bir çift pofuduk yastıktı.
Evim için aldığım ilk süs eşyasıydı, içinde mum yanınca dışarıya yıldızdan gölgeler veren mavi fener...
Parasızlıktan ucuza kaçıp aldığımız kilimlerdi.
Kardeşinin verdiği, kocaman çerçeve içinde kırmızı motorsiklet resmiydi.
Annesinin bana taktığı, kendi ucuz ama değeri yürekten kopup gelen en büyük hediye olduğu için asla ölçülemeyecek zarif saatti.
Eniştemin her seferinde büyük bir heyecanla getirdiği küçük küçük mutfak eşyalarıydı.
İçini doldurmaya debelendiğimiz CD'likti...
İlk VCD'mizi kurmaya çalışırken yaşadığımız telaştı.
Herkese açık yemek masamızda keyifli yemeklerimiz, ailemiz, arkadaşlarımız...
İçki, king, tavla... Yılbaşı şapkası, yılbaşı hindisi... Pazar kahvaltıları...

Eeeee?
Ne kaldı?
Haftaya dağılacak hepsi.
"Yuvanı dağıtma!" diye boşuna söylemiyorlarmış.
Keşke kızgınlığım doruktayken yapsaydım şu işi.
Şimdi geriye sadece iyi anılar kaldı.
Anlamsız sevgim kaldı.
Çok zor be!
Herşey tamamen geçmişte kalacak ve ben artık portakallı İsviçre çikolatalarıyla başbaşa kalacağım...
İstesem deeeee, istemesem de.
Denemek için. Şans vermek için.

Peki, bu şans koltuk kanepe almaya kadar giderse ne olur?
Koltuklarımın rengi beni o kadar ilgilendirir mi artık?????????????????????
Hepsi aynı, hepsi aynı.

NOT: Bir ara, "ağırbaşlı kadınlar"la ilgili bir yazı yazayım.

1 yorum:

Adsız dedi ki...

Üzülme...
Haketmiş.