Cuma, Aralık 22, 2006

AYI

Ben demiştim...

Bundan 5-6 yıl önce, saçımı tutup da başımın arka çıkıntısını ensemle öpüştüren ayıya demiştim...

Sessiz telefonların sese geldiği nadir akşamlarımızdan birinde, telefonda arsız arsız malum ayıyı (kocamı) isteyen "ağırbaşlı olgun hanımabla" tahammül sınırlarımı zorladığı için çıldırmıştım... Şimdiki aklım olsa, güler geçer ve güle oynaya giderdim evden... Toyluk işte.
Gösterdiğim tepkiye sinirlenen ayı, salonda arkadaşlarımız olduğu halde, beni mutfağa çekerek, bağırmamamı sağlamak için!!! bir eliyle ağzımı kapatırken, diğer eliyle de saçımı tuttuğu gibi arkama yapıştırmıştı kafamı hızla...
Ayı!
Hayvan!

Çıkacaktı bunun acısı birgün bedenimden, boynumdan. Belliydi. O kadar hayvancaydı ki yaptığı...
Buyur işte!
Aman boynum tutuldu, aman boynum yine ağrıyor derken, iki hafta boyunlukla gezmem gereken günler geldi.
"Birgün boynumda bu yüzden bir sorun çıkacak" demiştim.
"Bunu hesabını sorarım" demiştim.

Boynumda sorun çıktı.
Hesap sormak neye yarar?
Kimi eğitir? Kimi memnun eder?
Bırak boyun travmasını, tek bir saç telim çekildiğinde yaşayacağım can acısına değmez... idi...
Toyluk.
Şaşkınlık...

Acaba Ayı ve Hanımabla'nın sağlık durumları iyi mi?
Geçmiş olsun.

Pazartesi, Aralık 18, 2006

MERHAMETTEN MARAZ DOĞAR, DOĞDU DAHA ÖNCE...

Yumuk yumuk kolları olan, kocaman, şişman bir köylü teyzenin kucağında ağlamak istiyorum...
O teyze 'köy' gibi güzel koksun istiyorum...
Hatta bana yanık bir türkü söylesin istiyorum...
Türküsünü söylerken bir yandan da beni sallasın istiyorum...
Ben ağladıkça o kocaman kollarıyla beni sıkarak kucaklasın istiyorum...

Bana ne yaaaaa,
Biraz da ben kalp kırayım.
Herşey karşılıklı değil ya?
Zorla olmaz ki...
Yok, yok...
Üzülmüyorum.
Yufka yürekli değilim ben.
Erkek adam ağlar mı canım öyle?... İnsanın yüreğini burka burka?
Etkilenmedim.
Hiç etkilenmedim.

Pazar, Aralık 10, 2006

İŞ RAYDAN ÇIKMIŞTIR, TADI KAÇMIŞTIR

Amaaaaan!
Tadı kaçtı herşeyin...
Milli Piyango biletleri internetten de satılacakmış...

Ne anlamı kaldı, yanımdan bir biletçi geçtiğinde ve ben biletçide kendi paranoyamdan kaynaklanan, bana karşı davetkar bir bakış sezdiğimde, işi gücü bırakıp, "İşte bu, o bilet olmalı!" diyerek peşine düşüp, illa ki ondan bilet almamın?...

Ne anlamı kaldı, biletçi elindeki tomarı iskambil kağıdı gibi pırrrr diye önümde çevirirken ve suratım onun yarattığı serinliği alırken, parmağımı arada bir yere sokarak bu küçük rüzgarı durdurup, elimin hemen altındaki bileti almamın?...

Ne anlamı kaldı, Türkiye'nin neresine gidersem gideyim, sanki o toprağın şansı bana geçecekmiş gibi, mutlaka oradan bir bilet almamın?...

Ne anlamı kaldı, çektiğim bileti cuzdanıma yerleştirirken, "Keşke yanındakini alsaydım, gözüm ilk ona takılmıştı" dememin?

Ne anlamı kaldı, biletçinin "hayırlı olsun" sözünün ardından "Çıkarsa seni unutmam, hakkını veririm, heh hüh" gibi iyi niyetli cümleler sarfettiğimde, biletçinin yüzündeki 'Biz çooook gördük böyle diyeni' ifadesinin?...

Bilet çekmek...
Biletçi...
Liste...
Ali Haydar...
Nimet Abla...
Yuvarlak bilet tablaları...
Çeyrekler sağda, yarımlar solda, tamlar ortada...
Biletçinin elinde de ayrı bir tomar. Pırrrrr!...

Çarşamba, Aralık 06, 2006

DENGESİZ İHTİYAÇLAR LİSTESİ VE BEKLENEN SONUÇ

Sevgili Noyel Baba,

Yeni bir yıla girmemize çok az kaldı.
Bana sorarsan, inan ki hiç ama hiç anlamadım, takvim ne zaman onikinci ayı işaret etmeye başladı, ne zaman yuvarlana yuvarlana kartopu (bizim için kar güllesi) oynadık, ne zaman montları çıkarıp ince gömlekler giydik, pikniklere gittik, çayır çimen yuvarlandık, ne zaman yüksek koruma faktörlü kremler sürdük, ne zaman şemsiyeleri açtık, yine ne zaman üşümeye başladık...

Su gibi aktı vallahi!

Velhasıl, gelen seneye dair birtakım ihtiyaçlarım da hasıl olmaya başladı.
Şuracığa ufacık bir liste iliştiriyorum. Durumun olursa, beni de gör be Noyel Baba!

1- Büyük bir ev. Mümkünse dört odalı, bahçeli olsun. Değilse bahçe olmayıversin. Kocaman bir çalışma masası ve kocaman kütüphaneyi kaldıracak kadar büyük bir odası olsun, kurtarır. Köpek oğlum da bahçeyi sever... Şartları zorlayamaz mıyız?
2- Arabaya kar lastiği. Mümkünse en iyisinden, mümkünse dört adet, değilse iki de kurtarır.
3- Arabaya CD çalar. Mümkünse en iyisinden ses sistemi de olsun, değilse iki düzgün hoparlör de kurtarır.
4- Bir düzine kadar eşofman altı ve ona uygun tişört... Mümkünse tişörtler iyi kalite pamuklu olsun, eşofman altlarının dizleri iki giyişte sümük gibi yayılmasın... Araya bir de bizim kazıkçı spor salonuna beş yıllık üyelik de sıkıştırıver... (Mümkünse!)
5- Uzelli'deki bütün CD koleksiyonu... Hepsi mümkün olmazsa, "pop" olanları eleyebilirsin... Bir de acıklı müzikleri... Ama onların da bazıları güzel oluyor be Noyel Baba, hani ortamı olduğunda, kızlarla içilirken, kızlardan birinin aşk acısı, koca acısı filan varsa... Bir kısmını eleyelim mi sadece?
6- Bütün renklerden, bütün çeşitlerden incik boncukla dolu bir kutu... Mümkünse kutuda öyle bir teknoloji olsun ki, ben bir düğmeye basıp istediğim rengi söyleyim, dıziii dıziii sesleri çıkarıp, uygun olanları önüme sıralasın. Hani sabahları işe giderken benim sefil ve karışık incik boncuk kutularımı alaşağı ediyorum da aradığım hiçbir şeyi bulamayıp sinir yaratıyorum ya o güzelim sabahlarda? Onun için... Mutluluk için... İnsanların mutluluğu be Noyel Baba... (Kutunun karışım oranı %90 gümüş, %10 altın incik boncuk olsun mu?)
7- Sigaradan tiksinme makinesi icat edildi mi Noyel Baba?
8- Ya köpeklerle konuşma makinesi?
9- Diline mukayet olma makinesi?

Hiçbiri tutmadı mı?
10- Pofuduk oyuncak da olur Noyel Baba! Mümkünse Kral Garfield...

Kadınlar ne ister ki Noyel Baba...

Cuma, Aralık 01, 2006

UNUTMAMAK İÇİN

Muz toplamaya çalışan salak maymunlarla hayatımıza giren dijital oyunların şimdi geldiği nokta, çocukların bilgisayarlarına neredeyse "size anne diyebilir miyim?" sözleriyle sarılmasına yol açacak...
Temel eğitim kurallarından birine göre, pekiştirilmeyen bilgiler, unutulur...
Bu oyunları oynayan , bu sözleri sarfeden çocuk kalmadı çevremde... Unutmaktan korkuyorum...

*** Sayım suyum yok!!!
*** Ay may kumay
Cevdet Sunay
Nihat Erim
Ciğerini yerim
(Eller çifter çifter birleşir)
Eşimsin! Eşimsin...
*** Herşey benden, kurallar benden!
*** Top benim, kuralları ben koyarım!
*** Badegül, çık! Su içtin!
*** Sinan! Armuuuutttt!
*** Mendilim köşe köşeeee
Bizden size kim düşeeeee!
*** Güzellik mi, çirkinlik mi,
Havuz başı heykellik mi?
*** Ali Baba saatin kaç?
Kazandibiiiiii!
*** Aldım verdim
Ben seni yendim
Yenmeye geldim
Sarıkız'ın saçını
Örmeye geldim.
Topuk mu, burun mu?
İlhami'yi al, o hızlı koşuyor.
*** Ama ben 'mum diktim' demiştiiiimmmm!
*** Mihriban'ın çok canı var, onu şişleyelim!
*** Topu dikmece yok!
*** Biz şimdi üç kardeşmişiz, ailemiz Amerika'daymış... Kim abi olacak?
*** Kızlar kovboyculuk oynayamaz! Sadece seyredin.
Niyeymiş? Bonanza'da kızlar da var!
*** Kızlara erkekler sessiz film oynayalım mı?
Olmaz, siz hep ayıp filmler söylüyorsunuz!
*** Şarkıcılık oynayalım mı?
Ben Ajda Pekkan'ım...
*** Anneee! Kağıt bebeğin gelinliğini sen keser misiiiin? Çok zoooor!
*** Herkes evden patates getirsin, ateş yakıp pişirelim...
*** Küs mü, barış mı?
*** Hadi, apartmana girip kaloriferde eldivenlerimizi kurutalım.
*** Leğen, naylon torbadan daha güzel kayıyor...
*** Aşşaaa gelsene!
Gelemem, Şeker Kız başlayacak...
*** Aşşaaa gelsene!
Gelemem annem evde yok. 'Ben gelene kadar çıkma' dedi.
Biz gelelim??
Olmaz, kızar...
*** Mustafa'nın eniştesi Almanya'dan pilli tren getirmiş...
*** Leyla'nın halası Amerika'dan kokulu silgi getirmiş...
*** Bisikletini bi tur versene...
*** Lastik atlayalım mı?
Lastiği hep ben getiriyorum, bu sefer de siz getirin...
*** Sanem'le Ahmet gece saklambaçında beraber saklanmışlar!!!

Başka? Başka? Başka?