Aman o ne iki haftaydı öyle!
Gerçek, gerçek... Hepsi gerçek.
O Türk filmi usulü "kötü kadın iş çevirmeceleri" mi dersin...
"Yalan Ağacı (Yalan Rüzgarı ve Hayat Ağacı'nın aynı dönemde yayınlanmasından kaynaklanan kavram karmaşasıdır, bir tanıdığımın annesinin beyanıdır) entrikaları" mı dersin...
İşyerinin tüyü yeni bitmiş saf güvenlikçilerini ayartıp, hani şu karşısında türkü söylediğim kameralardan beni takip ettirmeceler mi dersin...
Çaycıyı bardağımı yıkamasın diye köşeye kıstırmacalar mı...
Ben orada çalışmaya başladığımda kimse bana yardım etmesin, kimse birşey öğretmesin diye özel toplantılar düzenlemeceler mi...
Hüüüüüüü, hü!!!
Hangi birini anlatsam...
Sonra gel de, insan ayrımı yapma.
Hiçkimse kusura bakmasın, şehirde yetişmiş züppelerle (kendim dahil), köyde yetişip bozulmamış saf insanım arasında bir yerlerde tutunmaya çalışan, cehaletle züppeliği bir arada yaşayan, şehirde büyümediği için şehirli gibi davranamayan, köyde büyümediği için onlar kadar katıksız olamayan bir varoş camiası var... Hani telefonda konuşurken aşırı kibar, "evet" yerine "iveeeet" diyen, "tamam" yerine "tımaaaam" diyen ama, telefonu kapatır kapatmaz arkadaşına "gız Allah canını neetmesin, o ne yırtmaç öyle, neredeyse şeyin görükecek. Kaça aldın kıııı?" diye bir çıkışta bulunan...
Hepsi değil. Hepsi olsa, "varoş" der geçerdim.
Bunlar, bir varoşun 'bir kısmı'.
Cahil kısmı.
El belde gezen kısmı.
Şuursuz kısmı.
Aptal kısmı.
Cahil+aptal= En tehlikeli düşman.
Evet, böyle bir yazı okumuştum.
En tehlikeli düşman, cahil ve aptal olanmış. Her kim tespit ettiyse bunu, çağırın, kendisini çalışmalarından dolayı tebrik edeceğim. Çekinmesin, arasın beni. Ödül de var...
Bu "en tehlikeli düşman"a karşı ben ne yaptım?
Önce kendisini, cümlenin ögeleri misali ayırdım.
Özne: Düşman
Tümleç: Cahil ve aptal
Yüklem: Sallama.
Sallamadım.
Hiiiiiç sallamadım.
Bardağımı kendim yıkadım. İncilerim dökülmedi.
Güvenlikçi salağa "hakkında görevini kötüye kullanmaktan şikayet var" diye espri yaptım. Ben gülümserken onun mor halkalarını seyrettim. Çok eğlendim bu renk şölenini seyrederken... Bir daha yanıma uğramadı...
Çalan telefonlara saldırıp işimi yapmaya çalıştılar, bir süre sonra vazgeçtiler. Çünkü onlara sekreter muamelesi yaptım elimde olmadan. Ne yapabilirim beni arıyorlarsa??? "Bağla kızım" dedim, bağladılar!
Hep gülümsedim.
Dudaklarımı içimden içimden yemedim.
Tırnaklarımı ağzıma götürmedim hiç.
Beni asla tasalanmış görmediler.
Kahkahalarım sinirlerini bozdu.
Beni görmeye gelen "müşteri"lerin baklavalarını su böreklerini çikolatalarını yediler.
Yerken, çizgi filmlerdeki hani şu zorla dinamit yutturulan tavşan gibi, yutkunduklarında boğazlarından"gürp, gürp" sesi çıktı. (1.gürp: hasssss 2.gürp: tiiiiiiir.)
Bana yaptığı resmi, yazdığı şiir kitabını hediye edenler oldu. (en az üç "gürp" eder.)
Delirdiler.
Çıldırdılar.
Çetebaşı on gün rapor aldı. (Yeminle)
Çetebaşının yalakasını, boşanacağı kocası kaçırdı, işe gelemedi bugün. Haftaya Allah kerim!
Alma mazlumun ahınıııııı,
Çıkar aheste aheste.
Ama ben beddua etmedim ki!
Havale ettim O'na.
Dedim ki, "Onlara akıl fikir ver"
O kadar...
Ben birşey yapmadım.
O yaptı.
Dua edin.
Herkes dua etsin.
Önceki Pazartesi, ağlarsam nereye kaçarım planları yaparken, şimdi beni ağlatmak isteyenler kaçacak delik arıyor...
Haince zevk alıyorum bundan.
Ama gerçekten böyle olsun istemedim.
Sadece dua ettim. "bed"ine kıyısından bile dokunmadan...
Teşekkürler Allah'ım.
Beni şımarttın.
3 yorum:
bir yerlerde benimle aynı şeyleri yaşamış ve hissetmiş bir kadının varlığını keşfettim...
haaa bu neyi değiştirdi? hiçbişiyi
Aman o ne bir aydı öyle hatta + 5 ..
Yorum Gönder