Cumartesi, Haziran 17, 2006

GÜN OLAAA HARMAN OLAAAA

Evin Sultan'ına söz vermiş bulunmuştum vakt-i zamanında. Bugün büyük temizlik yapılacak(mış)(tı) evde. Unutmuşum, memnunmuşum, hatırlatıvermiş sabah sabah... Gerinirken... Gazetelere dalmışken... Spor üstü sauna planları yaparken... Sonra bir akşamüstü kahvesi kırda bayırda...
Sindrella'nın üvey annesi gibiydi vallahi, canımı çıkardı.
Hiçbir yere çıkamadım. Çakıldım kaldım evde. (Şu zaman itibariyle, tertemiz evde) Şu an tek istediğim şey, beni hamur gibi yoğuracak, cıbıldak ayaklarını sırtımı çiğneye çiğneye gezdirecek biri... Ne kadar kıroyum be! İnsan "Uzak Doğu masajı istiyorum" gibi birşeyler söyler... Sıpa mıpa'dan bahseder...

E, büyük kavgalar da çıktı tabi.
Efendim ben, yapı itibariyle hayatta, evde, gardropta, çekmecede, kafada fazlalığa tahammülü olmayan biriyim.
Genel prosedür şöyle işler, bana kalırsa:
1.Son bir yıldır kullanılmayan herşey, önce ihtiyacı olana verilmeli, kalanlar çöpe gitmelidir.
2.Yenisi alınan herşey önce ihtiyacı olana verilmeli, kalanlar çöpe gitmelidir.

Evin çeşitli yerlerinde çeşitli kutular, vazolar var mesela... Kutuların hepsinin içinde tedavülden çıkmış bozuk paralar, neye ait olduğu bilinmeyen düğmeler, boncuklar, çiviler, paket lastikleri, varlığını unuttuğumuz tokalar... Her bir kutuda ayrı ayrı hem de... Şimdi ben diyorum ki "onları (kutuları da) atalım", Sultan diyor "Olmaz, gün gelir lazım olur"...

Büfenin üzerinde, iki yıl önce alınmış bir tütsülük var... Sultan tütsü yakılınca öksürüyor diye, iki yıldır kullanılmıyor, iki yıldır orada yer işgal ediyor... Bir de şekilsiz ki. Ne yaptım? Gizlice çöpe attım. Bakalım ne zaman farkına varacak? Bence hiçbir zaman.

Yeni tencere takımları alınmış, ama eskileri de onlarla beraber üst üste, kat kat duruyor dolapta. Birini almak için, onun üzerinde konuşlandırılmış diğer dördünü çıkarmak zorundasınız önce. Her seferinde tahammül ötesi tencere gürültüsü, tangır tungur kapaklar yerde. Mesela tenceresi ortadan kaybolmuş, ama anlamsız ve hiçbir tencereye uymayan kapaklar var. Sapı kopmuş cezve, bir tencere kapağının siyah tutacağı... Onlar da duruyor. Birgün lazım olur...

Bizimkisi bir de haftalarca uğraşıp emek verip, ahşap boyama sehpa takımı yaptı. Bir güzel, bir zarif... El emeği. Muhteşem! Eski sehpa takımları n'oldu? Onlar da duruyor... Misafir gelirse kullanılırmış. Birşey ikram edildiğinde onları önlerine koymak rahat oluyormuş... Misafir için yaşıyoruz zaten.

Camların önündeki mermerlerde kinder sürpriz oyuncakları dizili. Gelen misafirlerin çocukları oynarmış...

Şu Sultan bir tatile gitsin, o zaman görecek "büyük temizlik" nasıl olurmuş. Öyle büyük şeyleri ya da çok göz önünde olanları atamıyorum. Mimlendim çünkü. Anneannemden kalan süslü sabunu (sabunluk değil, sadece sabun) atmıştım, mimlendim... Çöpleri kontrol ediyor ben temizliğe giriştiğimde.

Niye böyle oldu bu bizimkisi bilmem ki... Savaş çocuğu sanki. Herşeyi saklıyor. Bu böyle değildi. Yaşlandıkça garipleşti. Yokluk korkusu sardı. Güzel annem, sen hayatında yokluk gördün mü hiç? Allah bundan sonra da göstermesin... Ama bırak, evin çıfıtçı çarşısına dönmesin be güzelim! Her köşeden bir aksesuvar zırtlamasın gözümüzün önüne. Orta masana koyduğun çıfıtlardan sıkılıp yenisini aldığında, diğerleri de onlarla birlikte durmasın orada... At onları, kurtul kalabalıktan! Başkasına "yeni" olur o... Orada o ikisi olmaz. Yorar seni... Bakarken gözlerini, toz alırken kollarını.

Hayat gibi...
Temizlik lazım, zaman zaman da "büyük temizlik".
Son 1 yıldır sana zarardan başka hiçbir şey vermeyen arkadaşlıklar bitmeli...
Yeni bir aşk istediğinde, eskisini incitmeden göndermeli, başkasına "yeni" olsun diye... İkisi bir arada olmaz. Yorar.
Niye gönderilmesin ki? Gün gelir lazım mı olur?

2 yorum:

Adsız dedi ki...

Amma temizlikmişşşşş

Adsız dedi ki...

müthişsin arkadaş al benden de o kadar