Cumartesi, Ekim 28, 2006

MUMYALAYAMADIM

Dayanamadım, daha "mum"ları soğumadan, bir ayakkabı kutusunun içine yerleştirilerek bana ayrılan fotoğraflarımı mumya olmak üzere gömdüğüm kolinin derinlerinden kurtardım.
Bir tanesine bile bakmadım daha.
Trilye'den getirdiğim barik şarabının tadını, onlarla çıkaracağım.
Belki yarın.
Annemi yatılı misafir gönderip ablamlara...
Öylece yatıyorlar kutuda. Sabrımı deniyorlar.
Herşeyi tadıyla yapmak lazım.
Elde bir fotoğrafla derinlere dalıp, gözlerin tek noktaya takılı kaldığı için büyüyüp, sahibine eblek ifadesi verdiği o hali kimseden sakınmadan, biri görür diye düşünmeden yaşamak lazım.
Belki de ağlamanın tadına varmak.
Sarhoş olup, gaza gelip, fotoğraf kahramanlarını aramak belki.
Belki de beraber ağlamak içim yanına çağırmak.
Ya da gülmek için...
Bol bol "keşke" demek için.
Ya da daha da çok "iyi ki...".
Kimlerin burnumda tüttüğünü farketmek için.
Hangi fotoğrafa daha uzun baktığımdan, kimleri daha çok önemsediğimi anlamak için.


Allah'ım, korkuyorum...
Bu fotoğraflara bakma işine fazla törensel bir anlam yükledim.
Abarttım mı ne?

Hiç yorum yok: