Ankamall'daydım bu akşam. Mecburen. Ricaen.
Genişşşşş... Derinnn....Nereye yürüyeceğimi şaşırıyorum. Sürekli yanımdakini kolaçan ediyorum. Neredeyse iple kendimi bağlayacağım ona. Benim kaybolma hikayelerim meşhurdur... Bir kaybolursam, tamam. Cep telefonuyla arasam, bulunduğum yeri tarif edebileceğimden şüpheliyim. İşin yoksa otoparkın girişine yürü... En kesin yer. Orada ondan bir tane daha yok! O yüzlerce metrekarelik alanın varlığı içimi daraltarak tezat oluşturuyor. Bir sürü şaşkın insan oradan oraya koşuşturup duruyor... Eller kollar poşet dolu.Durmadan tüketiyorlar. Bir yandan da, birbirlerine bakıyorlar. Zaman zaman, ellerinde en fazla poşet taşıyanların en havalı kırıtmalarına tanık olunuyor. Yemek için ayrılan kata daha bir güvenle yürüyerek arz-ı endam ediyorlar. Topukları şu marşa tempo tutuyor: en-çok-pa-ra-yı-ben-bas-tım! Yedikleri yemekten nasıl keyif aldıkları anlaşılmıyor. O uğultuda nasıl yemek yenir ki? Yemek sadece karın doyurmak için mi yenir hayvanlar gibi? Huzurla oturulur masaya. Sohbet edilir. Damak keyiflendirilir. Öyle olmaz ki! Her yer insan gürültüsü... Uğultu, uğultu. Bir de gezmeye gelenler var. Bu kadar salaklık olur mu be! Dışarıda püfür püfür hava varken gezmek için oraya mı gelinir? Mel mel vitrinlere bakınıyorlar. Tööbe töööbeee...
Soru: Yukarıda anlatılan insan tipolojisi aşağıdakilerden hangisini tüketmektedir?
a)Parayı
b)Zamanı
c)İçlerini
d)Birbirlerini
e)Hepsi
Soru: Aynı insan tipolojisi aşağıdakilerden hangisini kaçırmaktadır?
a)Sokaktaki hayatı
b)Özgün olabilmeyi
c)Yaşam keyfini
d)Kendisi gibi hayatı, tüketmeyen insanları
e)Hepsi
Böyle şeylere niye takıyorum, onu da bilmiyorum. Bana ne ki? Üzerime vazife sanki. Hem benim orada ne işim vardı ki? Bilmiyor muyum ki, oralardan her dönüşümde başım ağrıyor, üzerime ağırlık çöküyor?
Gülesim geldi kendime. Şey gibi hissettim: Hani lüks bir restoranın bahçesinde yemek yiyen insanları dışarıdan seyrederek iç geçiren az paralı bir grup vardır: "Buralar bize göre değil la! Zenginler için..." diyen... Hani zenginlere için için kızan... Daha da abartıp zenginlerin arabalarını filan çizen...
Çok şükür, hiçbir zaman hiçbir şeyde aklım kalmadı...Benim -yine üzerime ne vazifeyse- derdim o değil ki... Bu şuursuzluk midemi bulandırıyor.
Bana ne ki?
Ben yine güzel yerlerde yemek yemeğe devam edeceğim, ama orası yemekleri iyi olduğu için "güzel" olacak veya bahçesi huzur verdiği için "güzel" olacak veya garsonu sevimli olduğu için "güzel" olacak veya beraberimdekiler keyif verdiği için "güzel" olacak veya kokoreçin baharatlarını tam kıvamında koyduğu için "güzel" olacak veya çikolatalı sufleyi nutella tadında, yumurta kokmayan bir pofudak yapabildiği için "güzel" olacak.
Ben yine alış veriş yapmaya devam edeceğim, ama -mesela- Tunalı'da keyifle vitrinlere baka baka... Pazarlık yapa yapa... Tezgahtarlarla konuşa konuşa... Askıdakilere bakarken peşimden ayrılmayıp "yardımcı olabilir miyim" diyen cinslerine "tek başıma bakmak istiyorum, beğendiğim birşey olursa yardım isterim" diye diye...Ellerim yine poşetlerle dolu olacak, ama molayı Kuğulu Park'ta vereceğim, insanları seyrederek, simit yiyerek. Belki de süt mısır... Belki de eteğimi pazardan, ceketimi Beymen'den, kotumu exporttan alacağım, yeter ki BENİM içime sinsin. Tokalarımı işyerimin oradaki köprünün altında tezgah açan amcadan seçeceğim, kolyelerimi Beypazarı'ndan...
Acaba benim bu durumum da onların midesini bulandırıyor mudur?
İğğğrençsiiiin! İşportacıdan toka ha?
4 yorum:
Sana bağlandım. Gece uyumadan önce yazdıklarını düşünüyorum. Senin gibi doğal kadın kaldı mı? Dediğin gibi "etrafında hep yüzünü güldürenler olsun." Sen nasıl ağlatılırsın ki? Çok yaşa.
Ortaokul ve lisede fen bilgisi, biyoloji derslerinde herkes görmüştür. su dolu bir kapta içi şekerli suyla dolu bir bağırsak. Bağırsak burada membran görevi görüyor. Yoğun ortamdan az yoğun ortamdan akış için verilir bu örnek. su çok yoğun olduğu ortamdan az yoğun ortama akar. Burda su hiçbir zaman üzülmez az yoğun ortama giderken. Hatta kırıta kırıta gider. etrafına caka sata sata. Şeker de düşünür , zaten burada sıkış tepişiz sende nereden çıktın. hem daracık yere geliyorsun hemde caka satıyorsun diye. hayattada bu tip örneklerle dolu, gittiğin yerdeki gibi.
Arabaları çizenlerden nefret etmişimdir. Kafalarını koparasım gelir.
Ama napalım hayatta şeker ve su karışık, membranda yok ki ayıralım.
sen niye gittin o zaman, ustelik isminde koko...channel 5'i bir bulsam surerim ama agzimi buze buze "igreeeencsiniz diyoorum baskada demiyoruuuum" diye herseyi herkesi de elestiririm?? yemezler canim,alem g.t olmussa, sen de alemdesin :) isik seninle olsun
"koko" deyince aklına hemen şanel (bak, channel demiyorum, dikkatini çekerim) gelen birine ben ne diyeyim ki???
Hayatta başarılar dileyim bari...
Yorum Gönder