Çarşamba, Nisan 12, 2006

ANNNEEEEE!

-Beyaz çamaşırlar kırmızı çamaşırlarla yıkanır mı canım annem? (Sakinim)
-Yıkanır tabi! Bana mı öğretiyorsun?
-Evet, ayıp değil ki, sen de yanlış yapabilirsin annnne! (Huylandım)
-Sen kendine bak... Sanki sen hiç atmıyorsun makineye beyazlarla kırmızıları...
-Ben mi? Bennnn mi? O kadar yıllık çamaşır makinesi geçmişimde bir tane bile küçülmüş kazak, rengi atmış siyah, kırmızıya bulanmış beyaz yokkk, annneee! (Sinirliyim)
-Benim de yok çok şükür.
-Annnee, anneee, bu neee? En sevdiğim beyaz gömlek kına mı yakmış kendi kendine? Bu senin ilk vukuatın mı? Hani o ilk işe başladığımda aldığım turuncu hırkayı, daha sonra aldığım siyah ceketi, beyaz bluzu hatırlatırım... Ütüyle yaktıklarını saymıyorum. Ağarttın beni be annem! (Zıvanadan çıktım)
-Hepsi tesadüf... Kötü şans... Sen bu kadar huysuz olmasan olmaz bunlar.
-Hı hıııııı... (Bezdim) N'olacak bu beyaz gömlek?
-Ben bilmem... Sen herşeyin en iyisini bilirsin. Kendin hallet.
- .......................... (Nutkum tutuldu)
-Terbiyesiz... Büyüdü de anneye iş yordam öğretiyor!
- .......................... (Otokontrol, otokontrol, otokontrol... Bunu da öğrendim nihayet. Sağol annneee! İlk adım, susmak. İkinci adım, mekandan uzaklaşmak. Üçüncü adım: Başka şeylerle ilgilenmek. Dördüncü adım: İntikam planları yapmakkkk!)

Yıllar sonra anneyle yaşamak...
Aynı evde, kendi düzenini kurmuş, kendi alışkanlıkları olan iki kadın...
Biri bardakları rafa ağzı açık koyar, öbürü ters çevirir... Biri masada yemek yemeyi sever, öbürü tepside... Biri televizyon bağımlısı, öbürü müzik... Birinin kulakları ağır işitmeye başladı, öbürü televizyonun gürültüsünden telefonla bile konuşamıyor...
İki huysuz... (O daha huysuz!!!)

Allah'ım, daha çok para!!! Kendi evim olmalı.
Annemin evi, özleyerek ziyaretine geldiğim, güzel yemeklerini yediğim, huzur bulup şekerleme yaptığım, şımardığım o eski ev olsun yine...

Yoksa annem tatlı, çok tatlı... Seviyorum kendisini. Hem de çok...

Hiç yorum yok: