Pazartesi, Mart 27, 2006

A..A!... KÜSTAH ŞEY!!!

A...A!... KÜSTAH ŞEY!!!

Geçtiğimiz Cuma akşamı, hani "eve gidip kendimi yatağa atacağım" dedirten bir yorgunlukta ve üstüne üstlük boynum tutuk, acı çekerek gerçekleştirdiğim eve dönüş yolum, dolmuşun bizim durağa gelmesiyle son buldu...

Boşluğa baka baka dolmuştan indim, iki adım attım atmadım, sırıtan bir kas yığınının bana doğru gülerek geldiğini gördüm... "Bana mı geliyor?" gibi bir şüpheyle sağıma soluma bakmama gerek bile yoktu (zaten bakamazdım, boynum yüzünden çevreyi tarama açım %90 azalmıştı) çünkü adam çok netti, bana geliyordu sırıtarak! Haliyle, durup onu bekledim. Ya birine benzetti, ya da birşey soracak...

Olay bundan sonra İngilizce konuşmaya çalışan bir İspanyol ile İngilizce konuşmaya çalışan bir Türk'ün diyaloğuna dönüştü...

Mr.Muscle: Neden bana öyle dikkatli bakıyordun?
Şaşkın ben: Ne? Anlamadım...
Mr.Muscle: Dedim ki, bana neden öyle dikkatli bakıyordun?
Daha şaşkın ben: Sen bana baktığın için bakıyordum sana. Tanıdık biri zannettim.
Mr. Muscle: Adın ne?
Biraz kızmış ben: Seninki ne?
Mr.Muscle: Hakan
Şüpheli ben: Hakan mı? (Eğer bu kas yığını Türk de benimle İngilizce konuşuyorsa, onu boğazlayacağım, deli mi ne?)
Mr.Muscle: Akan. A-K-A-N
Rahatlamış ben: Ha, anladım. Benimki de bilmem ne.
(Tokalaştık... Fena halde rahatsızım.. Kim bu be, durup dururken...)
Mr.Muscle: Nerede oturuyorsun?
Saf ben: (Elimle bizim evin oraları gösterdim) Şurada... Ya sen? (Kaşlarımı çattım bunu sorarken, sen sorarsın da ben soramaz mıyım havası vermeye çalışıyorum aklım sıra...)
Mr.Muscle: Şurada, ikinci ev... (Oldu, ev müsait mi?)
Meraklı ben: Nerelisin?
Mr.Muscle: Biraz İspanyol, biraz İtalyan.. Daha çok İspanyol...
Sıkılmış ve kızmış ben: (İyi, n'apayım?Niye sorduysam...) Gitmem lazım...
Mr.Muscle: Görüşeceğiz... (Eve misafirliğe gelecek herhalde)

Eve kadar şaşkın şaşkın yürüdüm... Kim bu yaa? Görebildiğim kadarıyla tişörtü kaslardan yırtıldı yırtılacak... Hiç sevmem. Ben sevmem de seven çok herhalde ki, adam boşluğa bakan bakışlarımı yüzüne alınıp, alınmakla kalmayıp bir de yanıma gelerek hesap soracak kadar özgüven sahibi olmuş... Beğenip de baksam, vallahi itiraf edeceğim... Sırtında da spor çanta vardı. Bizim spor salonuna gidiyormuş meğersem... Kaldıramayacağım ikinci bir özgüven ve kas bombardımanını...

Küstah şey... Sana mı kaldım?..

Hiç yorum yok: